27 Aralık 2014

Kimse Seni Yargılamasaydı ...


Sokakta yürürken, parkta tek başına veya birileriyle otururken, çarşılarda-AVMlerde gezinip alış-veriş yaparken, bir yerlerde oturup yemek yerken veya bir şeyler içerken, birileriyle sinemaya giderken, okulda, işte, evde, sokakta...

Kısacası günlük hayatına devam ederken, yani olaylar normal seyrinde sürerken yaptıklarını
''Millet ne der!'' kaygısı, korkusu duymadan yaşasaydın nasıl olurdu?

'Zaten öyle yaşıyorum' diyorsan mutlaka yalan söylüyorsundur. Hatta o kadar iyi yalan söylüyorsun ki, kendi yalanına en önce kendin inanmış, çevrene de o yalanı yutturmaya çalışıyorsun.


Şimdi bir an için kuralların, yasaların, güvenlik güçlerinin, sınırların..vs. hiçbir şeyin olmadığı, 
salt özgürlüklerin olduğu bir dünya hayal et. Ne yapsan sana karışan yok, yasalar ve kurallar da olmadığı için ceza ve ceza kesiciler de yok haliyle.
Pekala, şimdi eğer bu ütopya sana saçma gelmiyorsa sorun var demektir. Çünkü öyle bir şey sadece iki insan evladının bulunduğu bir adada bile mümkün değil. Ama sınırsızlığın, yasasızlığın yanına küçük bir kural koyup ''başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığın sürece özgür olmak...''  dersek o zaman mümkün olabilir.

Şimdi, yapmayı çok istediğin ama ''Millet ne der!'' korkusuyla, endişesiyle yapmadığın üç  şeyi düşün ve neden yapmadığını kendine itiraf et önce.

Bunların içinde rastgele gelip geçen insanlara gülümseyerek selam vermek, tanışmak istediğin insanlarla anında gidip tanışmak, saçma bir şeyler anlatanlara ayıp olmasın diye dinlemektense kapat çeneni be, beynime tecavüz ettin resmen diyebilmek, sokakta öpüşmek, sınıfta uyumak, küpe takmak, dövme yaptırmak, alkol almak ...vs. şeklinde basit şeyler olabileceği gibi, daha güzel hatta çok garip şeyler de olabilir. Tek kuralımız başkasının özgürlüğünü ihlâl etmemek olsun. Tabi bu arada kendimizi de kendi ellerimizle ördüğümüz duvarların ardına hapsetmeyelim.

Eğer mazeretlerinin arasında ''ailem duyarsa ne der, sevgilim duyarsa(görürse) ne der, arkadaşlarım duyarsa(görürse) ne der...'' gibi bir şey varsa, hastalık ilerlemiş, ilaçla tedavi mümkün değil demektir. Bir an önce ameliyat olmalısın dostum. Çünkü kurtulmak istediğin şey başkalarının yargıları, ama hayat senin hayatın. Hem de acısını da tatlısına da sen yaşıyorsun içinde. Bu durum bir şeyi unutmaması gerektiğini hatırlamak için eline kurdele bağlayıp, ne hatırlaması gerektiğini unutan insanın ruh halinden farksızdır.


Saçmalamaktan korkan insan, özgür yaşamaktan korkan insana dönüşmüş demektir ..!


24 Aralık 2014

Protesto Dediğin ...

       Tarih boyunca insanlar beğenmedikleri, karşı oldukları şeyleri bir şekilde dile getirmiş veya belli edecek davranışlarda bulunmuştur. Bazıları yüzlerce yıl geçmiş olmasına rağmen, katliam-soykırım gibi bir sonuçla bitmediği halde unutulmamış, saygıyla-tebessümle hatırlanıyorsa durup düşünmekte fayda var. Çünkü şu bir gerçektir: ''Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir.'' 
     
       Peru bayrağını Fujimori'nin kirli politikalarına karşı yıkayanlar, Kuru üzüm fiyatlarına karşı kuru üzümü musalla taşına koyup cenaze namazını kılanlar, Yüksekova'da ilçedeki bozuk yolları protesto etmek amacıyla caddedeki çukurlara fidan dikenler, Arızalı üst geçitin çalışması için dua edenler, Vietnam savaşına karşı protestolarda askerin elindeki silahın süngüsüne çiçek takanlar, Mahatma Gandi'nin tuz yürüyüşü protestosu, Gezi Direnişi olaylarında Duran Adam ve daha hatırlayamadığımız yüzlerce basit, zararsız ve verilmek istenen mesajı son derece net bir şekilde yerine ulaştıran, daha fazla kamuoyu oluşturup amaca daha çok hizmet eden tarzda protesto gösterileri. 

       Bütün bunları hatırlayabiliyor ama kan ve gözyaşıyla biten 
bir gösterinin bırak nedenini, tarihini bile hatırlayamıyorsak bu 'neyi nasıl söylediğimizin' önemini açıkça göstermektedir.
      
      İnsanlar hak, emek, özgürlük(ler) ve hatta sapkınca-faşistçe taleplerde bulunabiliyor ve bulunacaklar da. Hatta bu uğurda kırıp döküyor, asıp kesiyor, her şeyden vazgeçebiliyorlar. Çünkü her insanın hayata farklı bakış açıları olduğu su götürmez bir gerçek. Ama bu davranıştaki amaç, şovenistlik değilse o halde eylemin amacına ulaşması için şiddetten önce aklın sınırlarını zorlayan tarzda olmasa da tebessüm ettirecek, hüzünlendirecek zekice eylemler yapma yoluna gidilmelidir.

Şiddet bazen kaçınılmaz son, mutlak çözüm olabilir. 

Ancak tek yol da değildir, ilk yol da ..!

Yazan: 

23 Aralık 2014

Kabuğunu Kıran Kadınlar




Kabuklarını kıran kadınlar var yaa,
Hani şu gülüşleri özgürlük kokan,
Gözyaşları yağmuru kıskandıran,
Sevda bakışlı kadınlar ..!

Kabuklarını kıran kadınlar var yaa,
Özgürlük Heykeli misali
Bir elinde meşâle,
Bir elinde Bağımsızlık Bildirgesi olanlar ..!

Kabuklarını kıran kadınlar var yaa,
Amazon kadınları misali
Savaşçı ve cesur kadınlar,
Aşil'in annesi Thetis misali
İçtenlikle tapılan Tanrıçalar ..!

Kabuklarından sıyrılan kadınlar var yaa,
Hani şu özünü bulmuş,
İlk insanların hamuruna maya olmuş,
Kendini keşfetmiş kadınlar ..!

Hee işte!
Onlarla omuz omuza savaş,
Onlara aşık ol, onlarla aile kur ...
Çünkü kadın dediğin;
Öyleyse güzeldir, öyleyse kadındır ..!